29 Şubat 2012 Çarşamba

Sessizlik


Sesiz sedasız ilerlerken şu hayatta birden sen çıktın karşıma önce ne yapacağıma şaşırdım.Sonra derin bir nefes alıp bekledim sordum kendime defalarca:"Ne yapıyorum?" cevap veremedim bir türlü hala cevabını bilmeden bakıyorum yüzüne bekliyorum.Belki cevabını bulurum diye cevabını bulursam.Sessizlik olacak sessizlik içinde sen.Sana kalbimin tüm yollarını açmışken neden bu vurdumduymazlık ben sensiz yapamam derken neden bu gülüş,içten ve acımasız ben sana kalbimi açıp ta derinlerden sesleniyorum.Ondan duy beni duyda bitsin bu sessizlik ve çaresizlik.Bir gün biliyorum bir gün kesişecek yollarımız işte o zaman beni yine duymazsın diye haykıracağım var gücümle.Duy beni eğer her şeye rağmen sırtını dönüp gidersen sakın geri dönme,çünkü geri döndüğünde sana söyleyecek hiçbir sözüm kalmayacak...
                                                                                                                       14.09.2005

Ece Temelkuran'la söyleşi: "Çok temiz değildik; iyice kirlendik"

Ece Temelkuran'la söyleşi: "Çok temiz değildik; iyice kirlendik": Ece Temelkuran'la söyleşi: "Çok temiz değildik; iyice kirlendik"

26 Şubat 2012 Pazar

Kayıp Kent Ani


Ermenistanla sınırları belirleyen o kırmızı çizginin tam üstünde neredeyse.11.yüzyıl başlarında yüzbini geçen nüfusuyla ‘kırk kapılı şehir’ ve ‘1001 kilise ‘ tabirleri çok geride kaldı.Ayakta kalmaya direnen mabedler yüzyıllar öncesinde anı şehrinin kozmopolit yapıda olan büyük bir kent olduğunu gösteriyor.






Efsane güzeldir bütün efsaneler gibi: bir ırmağın ayırdığı iki ülke varmış. birinin tüccarları diğer ülkeye gelir giderlermiş. onlar iyi tüccarlarmış, dürüst tüccarlarmış. ülkenin başında da iyi ve dürüst yöneticiler varmış. iyi anlaşırlar, kimsenin hakkı kimsede kalmazmış. ama bir gün hükümdar ölmüş, yerine başkası geçmiş. tüccarlar gelip de hükümdarı değişmiş görünce, bakmışlar ki adet usul de değişmiş. yetimin hakkı yeniyor, masumun malı gasp ediliyormuş. yargıçların vicdanları alınıp satılıyormuş pazarlarda. adalet de kalmamış mülk de, kısacası. kaybettikleri mala akçeye değil de, taşlaşmış bu yüreklere vahlanan tüccarlar “taş kesilesiniz” diye beddua etmişler. aniden koca kent taş kesilmiş ve o günden sonra şu isimle anılır olmuş: "Ani.”




O gün bugundür mabetleri taş, kervansarayları taş, yürekleri taş, saklı bir kenttir ani. ve o gün bugündür yerlisi değilse de mutlaka yolcusu vardır.”
Ani unutulmuş şehirdir haritada yeri bilinir ama o şehrin kapısında girip sessizliği dinlemek gerek yüzyıllar öncesine gitmek gerekki tam olarak anlaşılsın.çarşıları,ateş tapınakları,kiliseleri ile yaşayan şehirdir ani..Terkedilmiş ama doğası manzarası ile hala yaşayan şehirdir..

Çay Falı

Beş yıl mı desem on yıl mı desem..Bir fincanın içindeki kahve lekeleri gibi belli belirsiz hayal yamaları halinde hafızamın çeperlerine saçılmış zamandan söz edeceğim.Anneannemin doğduğu bir dağ köyüydü,Hemşin'deydi Kaçkarlar'ı aşmak için yola çıktığımızda uğramıştık o yüksek köye.Kırmızı saçları keşanından taşan bir genç kız bize demli bir Rize çayı yapmış sonra da falımıza bakmıştı.Çay falına.Cam bardağın içimde yüzen iri bir çöp ve küçük bir çöp için ne öyküler anlatmıştı.Hepsini de nasıl bilmişti.İsmini bilsem,yolumu yine oradan geçirip kutlamak isterdim.Yıllar sonra,bir başka çay falını Kuzey Hindistan'da yaşlı bir Hintli kadına baktırmış idim.Sonradan öğrendim ki,çay falı,göçebe Çingeneler tarafından ta Çin'den Avrupa ülkelerine,İngiltere'ye kadar taşınmış.Hintli falcım bana,çay falı için,içinde desen olmayan,açık renkli bir fincan gerektiğini söylemişti.Ama Hemşin'dekinden farklı olarak,dipte kalan çayları saat yönünde bir kez karıştırıp,fincanın üzerine beyaz bir peçeteyle kapatmış ve baş aşağı getirmişti.Sonra yediye kadar sayıp,fincanı düzeltip geleceğimi anlatmaya koyulmuştu.Fincanın sapı,şimdiki zamanı gösteriyordu ve dairesel iç çeperi bir yıl olarak kabul etmek gerekiyordu.Çay yaprakları dipte kalmışsa,bunu kötü şeyler olacak şeklinde yorumluyordu.Yapraklar fincanın içine hangi mesafede yapışmışsa,bu yapışmalar olacak şeyleri ve zamanı anlatıyordu.Yaprak kalp biçimini almışsa,mutluluk vaat ediyordu,iki kalp gözükürse evlilik.Köpek biçimine bürünen sadık dost,kedi biçimine girmiş sahte dost çıkabiliyordu fincanda.Anımsıyorum da birden fazla köpek vardı çayımda.İçtiğimiz şey,yazgımızı belirlemez mi sanıyorsun ey bahtı güzel okur!

Kaynak : (Atlas sayı 226 )

Dijitalleşme hayata nasıl yansıyor?

Dijitalleşme hayata nasıl yansıyor?: Dijitalleşme hayata nasıl yansıyor?